Adsız Bölge, Nefrin Tokyay
...........................herkes gibi onun da adı yoktu kimliği diğerlerininki gibi bir rakam yığını......sayı.....bir numaraydı .......sessizlik...çok gürültülü bir sessizlik........konuşmak ve konuşmamak arasında bir zamana kısılıp kalmışlardı......konuşma kulüpleri konuşmanın bozulup yerini yeni bir kodlamadan oluşan kısa yazışmaların aldığı dönemde görünüşte insanlara etkileşimi yeniden kazandırmak üzere yazışmaları yasaklayan ücretsiz konuşma koçluğu etkinlikleriyle başlatılmış ve sonra tedavi edici bir yöntem olarak sunulan ve katılımı zorunlu tutulan iletişim sağlığı programlarıyla yeni dilsizler yaratan bir sisteme dönüşmüştü..................bu kulüpler aracılığıyla denetime bağlı ve az sayıda kelimeyle oluşturulan çeşitli ekonomik konuşma modelleri önerilmiş az söz öz anlatım yarışmaları ile kısıtlandırılmış konuşmalar özendirilmiş sonra az laf çok iş sloganı hayatın anlamı olarak yaygınlaştırılmıştı.....konuşma kulüpleri salt ekonomiyi değil sosyal ve siyasal hayatın akışını da kelime olarak düzenliyordu yeni para birimi artık kelimelerdi onlar aynı zamanda duyguları tutumları düşünceleri yani yaşamı değerleyen yeni ölçüydü ve işler kelimelere göre yeniden düzenleniyordu insanlara hayatlarını sürdürebilmeleri için yaptıkları iş karşılığında para yerine kelimeler veya kelime kredileri açılıyordu.........zorunlu alanlarda sonradan geri ödenecek ödünç kelimelerin kullanımı dışında hemen her eylemi gerçekleştirmek için kelime satın almak gerekiyordu müzik kelimesine sahip olmadan müzikle ilgili herhangi bir başlangıç yapmak mümkün değildi yalnızca bir dörtlükten oluşan kısa bir şarkı söyleyebilmek için fazladan kelime satın almak dolayısıyla istenmeyen işleri yapmayı göze almak gerekiyordu öyle ki ortalama bir şiir en az 20-30 kelimeyi gerektirdiğinden şiirler ile şarkılar söylenemez ve hatırlanmaz olmuştu.............insanların büyük çoğunluğu ancak karnını doyurabilecek kadar sınırlı kelimeye sahipti........sohbet etmek lükstü çünkü 100-200 kelimelik bir cüzdan gerektiriyordu bu azımsanmayacak bir kelime hazinesi sayıldığından ancak kelime bankasında dolgun hesabı olanların yaşayabildiği bir ayrıcalıktı...........hayatta kalmayı sağlayabilecek kadarından fazlasına erişimi olmayanlar için yaşamak uzun bir sessizlikti....herkese avans olarak dağıtılan sonradan kelime hesaplarından düşülen su ekmek gibi yaşamsal kelimeler dışında kelime borsasında her ay bedeli yeniden tanımlanarak yükselen ve alçalan kelimeler olurdu...........değeri çok yüksek olan
gibi kelimeleri kullanmak özlemden öteye gidemiyordu kimsenin elinde boşa harcayacak kelimesi yoktu ve fazladan kazanılmış üç beş kelimeye herkesin ihtiyacı vardı........insanlar konuşma bekçileri ile kelime nöbetçilerine yakalanmamak için birbirleriyle sessiz bir dayanışma içine girmişti.... konuşamamak bakışlar iç çekişler farklı ritimlerde nefes almalar gülme çeşitleri aksırma biçimleri ağlama ve hıçkırmaya dönük ses gruplamalarından oluşan ikonik bir iletişim biçimi yaratmıştı..... sözcük ararken kullanılan eee.....ıııı....aaa...mmm......gibi duraksama sescikleri dilin yerini aldı........bir zaman sonra kelime kısıtlaması işaretlere doğru yayıldı..........el ve parmaklar başta olmak üzere ayak hareketleri yüz mimikleri ve göz kırpmalar yoluyla işaretleşmek yeni kararlarla yasaklandığında insanlar bedenin görünen ve görünmeyen diliyle konuşup anlaşmaya başvurdular.........dilleri kendilerinden alınan insanlar beden dili kullanımı yoluyla çözülmesi daha güç bir konuşma başlattılar........kimi eylemler için konuşma güvenliği güçlerinin fark edemeyeceği belli belirsiz işaretler yapıyorlardı buluşma planlarken ayakta iki tarafa bir kez sallanmak gibi.........bir de konuşma bekçilerinin ulaşması güç iç sesleri vardı ve zihinlerinde durmadan gevezelik ederek yasaklı kelimelere inat uzun uzun konuşmaktaydı onlarla ne ki hem beden dili hem de iç konuşmalar sesli konuşmak kadar tehlikeliydi....sşşşttş.........a.a..aaaa..aaa.a....... sşşşşştşşşşş......... aaaa....şşşşş.......belirsiz beden diliyle sürdürdükleri konuşmaları gözetleyen ajanlar ile iç sesleri dinleyen muhbirler çevrelerindeydi işaretleşmeleri ve düşünceleri açığa çıkarır kelime güvenlik bürosuna bildirirlerdi…..özel olarak eğitilen muhbirler kişinin anlaşılmayan yüz ifadesi ya da anlamlı sessizlik gibi ipe sapa gelmez verilerinden yola çıkarak iç konuşmaları saptayıp ihbar ediyordu....belli belirsiz bedensel ifadeleri yorumlama konusunda ustalaşmışlardı...zzzz....mm....cııızzzzzzssssşşşşt...hahaha.... hahah..haha...................her hafta başı yükselen ve düşen kelimeler açıklanırdı bir hafta komplo marul kültür ve benzerleri sonraki hafta çorba soğan güven adalet ve daha birçok kelime yükselir düşerdi...kriz maşa cesaret güç gibi sayısız sözcüğün yanı sıra yabancı kelime borsasında da truth commerce otro Klasse faux gibi kelimeler piyasaya bir eklenir bir çekilirdi......çoğunlukla en ucuz ya da hep indirimdeki kelimeler ekmek patates su gibi temel ürünler olurdu sebze ve meyvelerin büyük bir bölümü borsada yer almadığı için ekilip biçilmez olmuştu.... balık ve et daima yükselen hiç inmeyen kelimeler arasında yer alıyordu bir de bedava dağıtılan kelimeler vardı ki evet.....bu sözcüklerin önde geleniydi.....evet.....e..v..e..t..e...vet.....eve.....t...evet
%50 İNDİRİMDEKİLER
...........ŞEKER...........ŞEKER..........şeker..ŞEKE
R.......Şeker...ŞEKER.....ŞEKER
Un...Un....un....un...un.....UN....Un....Un....
UN......Un......UN.......UN
...........ŞEKER...........ŞEKER..........şeker..ŞEKE
R.......Şeker...ŞEKER.....ŞEKER
Un...Un....un....un...un.....UN....Un....Un....
UN......Un......UN.......UN
kelime bankaları zaman zaman bazı kelimeleri kredi olarak ya da çekilişle ödül olarak dağıtırdı kelime bankalarından ödünç kelime alan ve iade edemeyenler borçlarını ödeyene kadar her işte çalıştırılır ya da uzak tesislere denek olarak gönderilirdi.........yetkililerin bilgisi dahilinde karaborsada kelime satışı yapan kelime tefecileri vardı onlardan borç kelime satın alanlar karşılığında güvence olarak çocuklarından birini çocuğu yoksa bir yakınını karaborsacılara rehin vermek zorundaydı...kelime tefecileri kelime karşılığında ellerinde tuttukları rehineleri istedikleri gibi kullanma hakkına sahiptiler...kelime güvenlik güçleri hemen her noktada insanları denetliyor kaçak ya da zamanında iade edilmemiş ödünç kelimelerle yakalananlar kelime nöbetçileri ile konuşma bekçileri tarafından kelime kaçakçısı ilan edilerek sert bir şekilde cezalandırılıyordu.......kelime borsalarına elindeki kıymetli kelimeleri yatırıp daha çok kelime kazanan varlıklı bir kesim de vardı bu kişilerin kelime kasalarında artık hatırlanmayan birçok kelime bulunuyordu.....yabancı kelime piyasası da bu kesimin elindeydi böylece kendilerini ifade etme fırsatları artıyordu çünkü yabancı kelimelerin çoğu birden fazla anlam içerdiği için bozdurulduklarında daha fazla kelimeye sahip olunabiliyordu ayrıca yabancı kelimelerden anlayanlar pek fazla olmadığı için kelime muhbirlerinin denetimlerinden kaçınabiliyorlardı......diğerleri hayatını sürdürebilmek için kendince çözümler üretiyordu ki çekirdek aileler için işler biraz daha kolaydı onlar ellerindeki kelimeleri ortak hesapta toplayıp bir kelime bütçesi yaparak ay sonunu getirebiliyorlardı....elde olmayan kelimelere riskli girişimlerle erişmek yakalanmayı göze almak demekti yine de tehlikeyi göze alanlar çoktu...hesabında kelime kalmayanlar hayatta kalmak için devamlı borç kelime alıyordu.....ekmek kelimesi olmayanlar ekmek alamıyor aşıklar aşkını söyleyemiyordu... serbest bırakılan ilgeç bağlaç ve bazı belirteçler dışında görev süresince kullanılıp iş bitiminde teslim edilen ödünç kelime fişleri üzerinden sürdürülen konuşmalardan ayrı ayaküstü yapılan her konuşma birkaç kelimeyi geçmezdi kimileri çalıştığı yerden bir iki kelimeyi dışarı çıkarmaya cesaret edebiliyordu sıkışanların her zaman kelime bankasından borç kelime alma hakkı vardı fakat bankadan borç alıp geri ödeyemediğinde kitap imha ekibinde çalışmak gibi istemediği işleri yapmak zorunda kalıyorlardı........alışveriş yerlerinde satın alma birimi olan kelimelerin iletişimde kullanılmasını önlemek için alışveriş süresi sınırlandırılmıştı.......gözlerden duruşlardan nefes ritimlerinden iç çekişlerden türettikleri yeni dillerini korumaya hevesliydi insanlar ama ne yaparlarsa yapsınlar sohbet için ne zaman ne kelime bulabiliyorlar bulduklarında da kelime güvenlik bürosu tarafından hemen her yerde izleniyorlardı.....sonunda insan sesinden arınmış sadece şehir gürültüsünün duyulduğu tümüyle sessiz bir düzende yaşamaya alıştılar....evleri ellerinden kolaylıkla alındı çünkü dillerinde evlerini koruyacak kelimeleri yoktu önce sokaklar sonra caddeler sonra da şehrin tüm meydanları kalabalıkları uzak tutmak için adım adım yok edildi görülmemiş bir şehir planlamacılığıyla insanlar birbirleriyle rastlaşmadan aynı sokakta aynı binada birbirlerine hiç değmeden yıllar boyu yaşadılar......binalar bu yeni planlamaya göre yeniden inşa edilmek üzere defalarca yıkıldı yıkım kararlarına karşı duracak kelimeleri olmayan insanlar evsiz kalıp istemedikleri evlere taşınmak zorunda kaldılar sevdiklerinden ayrıldılar aileler parçalandı ve geride bırakılmış eşyalar gibi sokaklara atıldılar........her şey herkesin gözünün önünde yaşandı şiddet gördüler aç kaldılar ama bunlar karşısında tek kelime bile edemediler hastalandılar hastaneye ulaşamadıkları doktorla konuşamadıkları ilaç alacak kelimeleri olmadığı için öldüler kalanlar gerekli kelimeleri satin alamadığından sevdiklerini ortada bırakmak zorunda kaldılar hayat sürekli açlık sürekli yoksulluk ve sonsuz bir boşluğa asılı uzun bir sessizlik oldu....................
Adsız Bölge (2024), tiyatro yönetmeni ve yazar Nefrin Tokyay'ın 2021 yılında kaleme aldığı aynı -Adsız Bölge- isimli yayınlanmamış romanından bir kesittir. Adsız Bölge'de insanlar arası etkileşimin denetlendiği ve konuşmanın ortadan kalktığı bir düzen konu edilmektedir. İletişim ve etkileşim teknolojilerinin kelime borsası ve konuşma kulüpleriyle yapılandırıldığı sessizlik düzeninin ekonomik, politik ve sosyal görünümlerini sunan kurmacadan yazarının uyarladığı bu metin, geçmiş bugün ya da gelecek dünyada ifade özgürlüğü ve sınıflı toplum üzerine düşünmeye olanak tanıyor.
Nefrin Tokyay, tiyatro yönetmeni ve eğitmeni, yazar. İstanbul Şehir Tiyatroları Bakırköy Belediye Tiyatrosu ve çeşitli özel tiyatrolarda oyuncu ve yönetmen olarak çalışmıştır. 1993 yılından bu yana aralarında İTÜ, Bilgi Üniversitesi, Akademi İstanbul ve MSM olan çeşitli kurumlarda Antik Yunan Tiyatrosu ve Mitoloji kuram dersleri yanı sıra Sahne, Doğaçlama, Oyunculuk, Ses/Nefes Eğitimi, Etkili İletişim Teknikleri dersleri ile Psikodrama Atölyeleri yapmıştır. Yönetmenliğini üstlendiği tiyatro oyunlarından bazıları; Yaz Gelmesin (Yeşil Kabare; 1994 ), Satılan Mal Geri Alınmaz (1998), Sıradan Bir Gün (Sadri Alışık Tiyatrosu;1999), Big Shoot (TiyatrOPS; 2014), Yorgun Cümleler Günlüğü (TiyatrOPS; 2018 ) ve Misafir (Altıdan Sonra Tiyatro, 2019)'dir. İlk romanı Gizli Evin Kitabı 2001 yılında yayınlanmıştır. Tebriz'in Kış Güneşi (Pan Yayıncılık, 2005 ) Perseusun Yolculuğu: Mitler, Arketipler ve Semboller (Pan Yayıncılık, 2015), İster İnan İster İnanama 100 Tanrı (Ağaçkakan Yayınları, 2017), diğer yazınsal üretimlerinden bazılarıdır.